DGS'nin Teorik ve Amaçsal Temelleri
DGS (Dikey Geçiş Sınavı), Türkiye'de meslek yüksekokulları (MYO) ve açıköğretim ön lisans programlarından mezun olan veya mezun olabilecek durumda olan başarılı öğrencilerin, kendi alanlarıyla ilgili lisans programlarına dikey geçiş yapabilmeleri için Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından her yıl düzenlenen merkezi bir sınavdır. Bu sınavın temel amacı, adayların lisans öğreniminde başarılı olabilmeleri için gerekli olan sayısal ve sözel akıl yürütme becerilerini ölçmektir. DGS, ön lisans programlarında kazanılan spesifik bilgileri ölçmekten ziyade, adayların muhakeme, problem çözme ve mantık yürütme yeteneklerini değerlendirmeye odaklanır. Böylece, ön lisans mezunlarının eğitim hayatlarına dört yıllık lisans programlarında devam etmelerine olanak sağlayarak, kariyerlerini ilerletme fırsatı sunar.
DGS'nin Tarihsel Gelişim Süreçleri ve Güncel Yapısı
DGS, 2000 yılından bu yana uygulanmakta olan bir sınavdır. ÖSYM tarafından her yıl genellikle Temmuz veya Ağustos aylarında gerçekleştirilir. Sınavın ortaya çıkışı, meslek yüksekokulu mezunlarının lisans tamamlamak için daha düzenli ve merkezi bir geçiş sistemine ihtiyaç duymasından kaynaklanmıştır. Zaman içerisinde sınavın formatı ve süresi çeşitli değişikliklere uğramıştır.
Güncel yapısıyla DGS, 120 sorudan oluşan tek bir testten meydana gelir ve sınav süresi 150 dakikadır. Bu 120 soru, 60 Sayısal Yetenek Testi ve 60 Sözel Yetenek Testi şeklinde iki ana bölümden oluşur. Sayısal bölümde temel matematik bilgisi, problem çözme ve sayısal mantık soruları; sözel bölümde ise kelime bilgisi, paragraf tamamlama, cümle anlamı ve sözel mantık soruları yer alır. Adayların lisans öğrenimlerindeki başarılarında etkili olan, sayısal ve sözel içerikli akıl yürütme becerilerinin ölçülmesi amaçlanır. Sınavda 4 yanlış cevap 1 doğru cevabı götürür.
Eleştirel Bakış Açısıyla DGS Uygulamaları
DGS, ön lisans mezunları için önemli bir fırsat sunsa da, sınavın uygulanışı ve sonuçları bazı eleştirilere de neden olmaktadır. En sık dile getirilen eleştirilerden biri, kontenjanların sınırlı olması ve özellikle popüler bölümlerde (Hukuk, Mühendislik vb.) rekabetin çok yoğun olmasıdır. Bu durum, yüksek puan alan başarılı adayların bile istedikleri bölümlere yerleşememe riskini taşımalarına yol açar. Ayrıca, sınavın genel yetenek ağırlıklı olması, ön lisansta alınan ve belirli bir alana özgü bilgilerin yeterince değerlendirilmemesi yönünde eleştirilere sebep olabilir. Sınavın yarattığı kaygı ve stres, süre kısıtı ve bazı dönemlerde sistemde yaşanan aksaklıklar (başvuru veya ödeme sorunları gibi) da adayların mağduriyet yaşamasına neden olabilmektedir. Öğrencinin ön lisans mezuniyet not ortalamasının (ÖBP) yerleştirme puanına etkisi, bazı durumlarda eşitsizlik yarattığı yönünde tartışmalara da yol açabilir.
Disiplinlerarası Yaklaşımlarla Desteklenen DGS Çalışmaları
DGS gibi merkezi bir sınav, sadece eğitim bilimleri ve ölçme ve değerlendirme disiplinleriyle sınırlı kalmayıp, psikoloji, sosyoloji, istatistik, hukuk ve kariyer danışmanlığı gibi birçok farklı alandan beslenerek incelenir. Psikoloji, sınav kaygısı, motivasyon ve öğrenme süreçlerinin sınav performansı üzerindeki etkilerini araştırır. Sosyoloji, sınavın toplumsal hareketlilik, eğitimde fırsat eşitliği ve mesleki yönelimler üzerindeki etkilerini analiz eder. İstatistik ve psikometri, sınavın güvenilirliğini, geçerliliğini ve madde analizlerini bilimsel yöntemlerle yapar. Hukuk, sınav süreçlerinin yasal çerçevesini, adayların haklarını ve itiraz prosedürlerini düzenler. Kariyer danışmanlığı, DGS'ye hazırlanan adaylara doğru bölüm seçimi, intibak süreçleri ve kariyer planlaması konularında rehberlik eder. Bu disiplinlerarası bakış açısı, DGS'nin karmaşık dinamiklerini daha bütünsel bir şekilde kavramaya ve ön lisans mezunlarının lisans tamamlama süreçlerinde daha adil ve etkin sistemler geliştirmeye olanak tanır.